Welcome to Our Website

Antarktika’daki Bu Şelaleden Neden Kan Gibi Kırmızı Su Akıyor?

“Kan Şelalesi” olarak bilinen bu oluşumda kana benzeyen bu kırmızı şey de neyin nesi? Gerçekten de bir kan olabilir mi?

Merak etmeyin, yüzyıllık bu gizem geçtiğimiz yıllarda çözüme kavuştu. Sebebini ise muhtemelen düşününce bile tahmin edemezsiniz!

Adını renginden alan “Kan Şelalesi”, tıpkı bir kan gibi görünüyor.

Antarktika’nın Taylor Vadisi’nde bulunan beş katlı bir şelale burası. Sıradan şelalelere benzememesinin en büyük nedeni de tahmin edeceğiniz üzere kan kırmızı rengi. Peki gerçekten de buradan akan suyun rengi neden kırmızı?

Yıllarca, buzulların altında kırmızı suyun kaynağını anlamak için çeşitli teoriler öne sürüldü. National Geographic’in bir ekip tarafından yapılan bir keşif ise bu gizemi çözdü. Radar kullanarak buzulların altını tarayan bilim insanları, buzul altında karmaşık bir ağın varlığını keşfetti: Buzul altı nehirlerinden ve göllerinden oluşan bir labirent.

Bu nehirler ve göller, yüksek demir içeriği olan tuzlu suyla doluydu.

İşte bu tuzlu suyun donmama yeteneği de bizim kan şelalesinden akan kırmızı suyun kökenini açıklıyordu. Normalde bu tuzlu suyun donması gerekirdi, ama yüksek tuz içeriği ve demirin etkisiyle donma noktası düşük kalıyordu. Bu da buzulların altında akıcı kalmasını sağlıyordu.

Fakat sadece donmamak değil, aynı zamanda tuzlu suyun, buzul altındaki çatlaklara girerek buzun erimesine neden olduğunu da keşfettiler. Bu da bizlere, buzul altında sürekli bir akıntının nasıl oluştuğunu açıklıyordu.

Bu akıntı en soğuk buzulda bile görülebiliyordu.

Gelelim bu akıntının kırmızı rengine. Bu renk, tamamen akıntının içerdiği yüksek demir miktarından kaynaklanıyor. Araştırmalara bakıldığında, şelalelere yaklaştıkça sudaki tuz oranının arttığını görebiliyoruz. Bu ise tahmin edeceğiniz gibi, suyun renginin şelalelere doğru yoğunlaştığını gösteriyor.

Mikroskop altında küçük parçalar incelendiğinde, antik mikroplardan türemiş ve demir açısından oldukça zengin nanosferlerden oluşukları görülüyor. Bu nanosferler, Taylor Buzulu’nun eriyik sularında bol miktarda bulunuyordu.

Sadece demir değil, aynı zamanda silikon, kalsiyum, alüminyum ve sodyum gibi elementler de bu nanosferlerde mevcut.

Bu eşsiz bileşim, buzul altı suyunun uzun bir süre oksijen, Güneş ışığı ve sıcaklıkla etkileşime girmesinin ardından kızıla dönüşmesine sebep oluyor. Bu yapıların kristalimsi olmaması da bunca zaman, geleneksel yöntemlerle tespit edilmelerini zorlaştırmıştı.

Taylor Buzulu, adını Kan Şelalesi’ni keşfeden İngiliz bilim insanı Thomas Griffith Taylor’dan aldı.

Milyonlarca yıl izole bir şekilde evrimleştiği tahmin edilen bu buzul, buzun yüzlerce metre altında eski bir mikrobiyal topluluğa ev sahipliği yapıyor.

Kaynaklar: National Geographic, Antarctic Sun, Smithsonian

Antarktika ile ilgili ilginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir